Gönderen Konu: Atatürk Köşesi...  (Okunma sayısı 237362 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: AB+
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #160 : Kasım 03, 2009, 23:40:55 »
Atatürk'ten muhteşem bir ders !!!
 
Konu azınlıklar. İnönü bir yasa çıkarmaya hazırlanıyor. Atatürk'ün huzuruna çıkıyor. Bu muhteşem anekdotu okuyun deriz!
 Bugünlerde "özür diliyoruz" kampanyası ile Türkiye yine bir "azınlık" sendromu yaşamaya başladı. İşte bu dönemde Atatürk ile İnönü arasında yaşanan bir olay ders niteliğinde.
 
Başbakan İnönü saat 18.00 sularında Florya Köşkü'nde Atatürk'ü ziyaret etmiş:
 
ATATÜRK - Hayırdır İsmet... Habersiz geldin.
İsmet İnönü - Paşam, azınlıklar meselesi.... Konuyu Meclis'e getireceğiz.. . Ne diyorsunuz?
ATATÜRK - İsmet bugün geç oldu... Yarın sabah erkenden gel, konuşalım.
 
İnönü çıkınca Atatürk "bütün görevlileri" toplamış:
ATATÜRK - Sadece laleler kalsın... Bahçedeki diğer bütün çiçekleri sökün, atın... Derhal.
 
İsmet İnönü sabah gelmiş, bahçenin "halini" görmüş ve "görevlilere" sormuş:
İsmet İnönü - Ne oldu böyle?
Görevli- Gazi Paşa Hazretleri emrettiler, söktük..
 
Başbakan İnönü, Cumhurbaşkanı Atatürk'ün odasına girmiş:
İsmet İnönü - Paşam, bahçenin durumu nedir?
ATATÜRK - Azınlıkları söküp attım İsmet.
 
İnönü "anladım" dercesine başını öne eğmiş:
 
ATATÜRK: - İsmet, ben "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözünü boş yere söylemedim.... .
Kendini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evladı... Ben hayatta olduğum sürece bu böyle bilinsin... Ve sakın azınlıklar ile ilgili bir kanun çıkarılmasın.
 
 
2005 corolla 1.6 sol+brc lpg

Toyota Club Türkiye

Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #160 : Kasım 03, 2009, 23:40:55 »

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: ---
  • Kilometre: 170000
  • Model Yılı: '04
  • 63 kere teşekkür etti
  • 30 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #161 : Kasım 05, 2009, 14:06:12 »
Dağhan,
Çok güzel metinler ve fotoğraflar koymuşsun buraya.
Çok teşekkürler..
2004 Corolla Terra.
1.6 Manuel Benzinli.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 51 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #162 : Kasım 06, 2009, 00:08:31 »
Alıntıdır... Atatürk'ün yaşadığı olaylara tepkisi ve bir minik anı...

— Her gün geçtiği yolunun üzerindeki iğde ağacının kesildiğini görünce ağlayan,
— Çok sevdiği köpeği Foks öldüğünde matemini tutan,
— Yalova’da köşke zarar veren ağacın dalı kesilmesin diye köşkü kızaklarla kaydırtan,
— Savaş sonrası Çankaya’da ücretle çalıştırılan ve ayrılışlarında çantalarında Gazi markalı sigara çıktığı için görevli personel tarafından dövüldüklerini gördüğü Yunan esirlerinden  özür dileyerek sigara ve para ile onları uğurlayan,
— İçki içmeyen ve beş vakit namaz kılan Mareşal Fevzi Çakmak yemekte olacağı zaman masaya içki koydurmayıp limonata ile yetinen,   
— Ramazanlarda Hafız Yaşar Okuyan’a, gündüzleri Hacı Bayram Veli ve Zincirlikuyu camilerinde şehitlerimizin ruhu için hatim okutan, akşamları da huzurunda okuttuğu sureleri derin bir hazla dinleyen,
— Ankaralı lar tarafından kendisine hediye edilmek istenen Çankaya’daki evin tapu tescilini, 1.İnönü savaşını kazanan orduya bağışlanmak üzere M.S.B’ye yaptıran
— Yurt gezilerinde, Kara Fatma, Satı Kadın gibi Kurtuluş Savaşı’nın kahraman Türk kadınlarını buldurup ellerini öpen,
vefalı, şefkatli, merhametli, inançlı, saygılı, dürüst, yüreği sevgi dolu bir insan olan Atatürk.
Her şeyimizi borçlu olduğumuz böyle bir Önder nasıl sevilmez ?
Onun; parasal yardım yaparken dahi, ne kadar zarif bir tutum sergilediğini Yaveri Muzaffer Kılıç’ın aşağıdaki anısı ne güzel anlatıyor.(1)
“Bir gün Atatürk’le beraber Abidinpaşa’dan gelip Samanpazarı yoluyla Ulus’a geçiyorduk.
O zamanlar Samanpazarı’nda bulunan üç beş dükkan dan birisi Ali Efendi isimli kitapçıya aitti. Kitapçı dükkanının kepenklerinde, nefis bir halı asılmış duruyordu. Harp yıllarının sonu olduğundan hiçbir yerde, hele Ankara’da böyle güzel bir şey görmek pek şaşırtıcı olduğu için bu halı Atatürk’ün de dikkatini çekti. Hemen arabayı durdurup indik.
Beraberce dükkana yürüdük. Kitapçı Ata’yı görünce, ”Buyurun Paşam” diyerek heyecanla bir Emri olup olmadığını sordu. Paşa da bu halıyı  çok güzel bulduklarını ifade ettiler. Kitapçı;
-Paşam, bu halı bir müşterimin.Paraya ihtiyacı olmuş, satılması için bana bıraktılar. Benimle bir ilgisi yok dedi.
Atatürk, böyle güzel bir halının çok kıymetli olduğunu, bunu halı sahibinin nereden almış olabileceğini öğrenmek istediler. Kitapçı ezile büzüle;
-Paşam, emanet koyan isminin söylenmemesini özellikle rica ettiler, müsaade ederseniz ismini söylemeyeyim dedi.
Bu sefer Atatürk daha çok merak edip;
-Çocuk, belki halıyı almak isteyeceğiz. Kimin ve kaça olduğunu öğrenmek isteriz dediler.
Kitapçı;
-Paşam 40 lira istemişlerdi
deyip yine halı sahibinin ismini vermedi. Atatürk halı sahibini iyice merak edip ısrar edince de, kitapçı istemeyerek ve sıkılarak;
-Abdülhalim Çelebi Hazretlerinin Paşam dedi.
Abdülhalim Efendi, Mevlana sülalesinden gelmiş, Konya milletvekili olarak Meclis’te görev yapıyordu. Kapısı herkese daima açık, cömert, gayet güzel konuşan, Mevlevi kalpağı ile gezen, Akıllı, sevimli, hoş sohbet, özü sözü doğru bir kişiydi.
Atatürk, bu cevabı alınca çok duygulandı ve bana dönerek dükkana 40 lira bırakmamı emretti.
Hemen parayı bıraktım. Kitapçı halıyı koşarak indirip paket yapmaya koyuldu.
Bu arada Atatürk, Abdülhalim Efendi’nin kişiliğinden övgüyle bahsederek;
-Abdülhalim Efendi, evde halısını satacak kadar parasız kalıyor ama, kapısını kimseye kapamıyor
diyerek onu övdü. Sonra da kitapçıya dönerek;
-Bana bak, halıyı biz alıyoruz. Fakat halıyı Abdülhalim Efendi’nin evine yollayınız, biz oradan aldırırız. Akşamüzeri de kendilerine bir kahve içmek için geleceğimizi söyleyiniz.
Dediler. Kitapçı bu davranışa şaşırmış bize bakarken, arabaya binip uzaklaştık.
Aynı akşam Abdülhalim Efendi’nin evine gittik. Kendisi bizi avlu kapısında karşıladı.
Eve girince baktım halı, kapı arkasında paketli olarak duruyordu. Mütevazı evinde minderlere oturuldu, kahveler içildi.
Abdülhalim Efendi;
-Paşam halıyı almışsınız. Fakat halı evime geri geldi. Müsaade ederseniz, arabanıza koyduralım. Dedi.
Atatürk de;
-Abdülhalim Efendi halı yine bizim olsun. Biz arada sırada sana kahve içmeye geldikçe onun üzerinde kahvemizi içeriz.
Diyerek halıyı açtırdılar ve odaya serdirdiler.
Kahveler içildi ve sohbet edildi. Giderken Abdülhalim Efendi yine bizi kapıya kadar uğurlayarak;
-Paşam eğer müsaadeniz olursa halıyı…..
derken  Atatürk sözünü keserek mütebessim,
-Abdülhalim Efendi, onu sana emaneten bırakıyoruz. Her gelmemizde onu burada görmek ve üzerinde oturmak isteriz.
Diyerek veda edip ayrıldılar.
Böylece Atatürk, Abdülhalim Çelebi Efendi’ye, kitapçıya bile belli etmemeye çalışarak ihtiyacı olan yardımı yapmış, fakat halıyı almamışlardı.”   
Bu ibret verici anı; O büyük asker, devlet adamı ve devrimci liderin, en az bu nitelikleri kadar
Büyük olan insanlığını anlatmasının yanı sıra Onun, gerçek dindar ve üstelik bir tarikat mensubu olan Çelebi’ye saygısını göstermek bakımından da ayrı bir önem taşıyor.
Ayrıca; Herkese açık sofrasını sürdürebilmek için halısını satan bir tarikat ehlinin, dini siyasete  alet ederek para, mevki ve güce ulaşan, yurt içinde ve dışında saf  ve eğitimsiz vatandaşları sömürerek trilyonluk mal varlıklarının sahibi olup sefa süren günümüz din ve tarikat bezirganlarından farklılığını da ortaya koyuyor.
Tabi anlayana ve anlamaktan yana nasibi olanlara !
Reşit ÇAĞIN   
E.Dz.Kur.Alb.
 
(1)Atatürk’ten Hiç Yayınlanmamış Anılar
-Prof.Yurdakul Yurdakul

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • DEPREMDE ŞEHİT OLAN MESLEKTAŞLARIMA AÐLIYORUM...
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
  • 13 kere teşekkür etti
  • 15 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #163 : Kasım 06, 2009, 00:57:58 »
Büyük Taarruz'un son günlerinde Hacıanesti'nin yerine Yunan ordusunun başkumandanı olan ve başkumandan olduğunu Atatürk'ün önünde esir iken bizzat Atatürk'ten öğrenen General Trikopis, Yunanistan'a döndükten sonra ölene kadar her yıl 10 Kasım'da Atina'daki Türk Büyükelçiliği'ne gelerek Atatürk'ün resminin önünde saygı duruşunda bulunmuştur.

YÜCE ATATÜRK'ün kıymeti işte buradadır. Düşmanları bile onun dehasının önünde eğilmektedir.


 
2013 TOYOTA COROLLA D4D ADVANCE MANUEL
İNCİ BEYAZI

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Aktif Toyotacı
  • **
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #164 : Kasım 06, 2009, 01:13:13 »
 :alkis:

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • DEPREMDE ŞEHİT OLAN MESLEKTAŞLARIMA AÐLIYORUM...
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
  • 13 kere teşekkür etti
  • 15 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #165 : Kasım 06, 2009, 11:59:58 »
"Alın götürün bunu Atatürk'e, kendisi içsin" deyip, Atatürk'e bir de küfretmişti çiftçinin biri... Gazete kağdının içine sardığı tütünü yakıp içmeye çalışırken ağzı yanmıştı...

Çiftçiyi mahkemeye verdi yetkililer... Olay Atatürk'ün kulağına gidince, ilgililere:"Adamı mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin." demiştir....

_____________________________________________________________________________________

Daha bugün bir haber okudum... Başbakana beddua eden bir vatandaşı mahkemeye vermişler... Sebebi ise vatandaşın
evinde tüpü bitmiş, parasızmış, yıkanmak için arkadaşlarının evine gitmek zorunda kalıyormuş... ???
2013 TOYOTA COROLLA D4D ADVANCE MANUEL
İNCİ BEYAZI

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2890 kere teşekkür etti
  • 3252 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #166 : Kasım 09, 2009, 08:02:12 »
  Açıkçası şaşırdım desem yalan olur Ali.
 Bence büyük liderler ile diğerleri arasındaki farkı gösteriyor verdiğin örnek. Atatürk'ü çekemeyenler zaten bu yüzden çekemiyor değil mi? !!!

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 51 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #167 : Kasım 10, 2009, 00:06:49 »
MERHABA,

Merhaba demek ne demek? Hiç düşündünüz mü? yada bilen var mi içinizde? 'merhaba' ne anlama geliyor diye?.

Çok ilginç bir o kadar da hoş ve sıcak bir anlamı  varmış meğer...

'Merhaba' aslında Farsça kökenli olup  ''benden size zarar gelmez'' anlamına geliyormuş. Çok hoş değil mi?

Bunu öğrendikten sonra karşımdaki insana merhaba demek daha bir anlamlı oldu benim için, bu mesajı okuyan herkese benden;

'Merhaba'

NOT: Atatürk Türk Ordusuna Merhabayı sokan bir lider.

Bilindiği gibi Osmanlı ordusunda İçtimalarda Komutanlar Askeri ''Selamün aleyküm asker '' diye selamlar, askerde ''esselâmün aleyküm '' diye cevap verirdi. 

Atatürk üsteğmen. Selanik'te Alay komutanı rahatsızlanıyor istirahat verilip gönderiliyor. Alayda bir çok kıdemli subay olmasına rağmen Alay komutanı vekilliği geçici olarak Atatürk'e veriliyor. Atatürk ilk içtima sabahı atının üstünde alayın önüne geliyor ve birden aklına Selamün aleyküm yerine '' MERHABA ASKER '' demek geliyor. Asker  önce ne cevap vereceğini bilemiyor bir an alay efradında duraksama yaşanıyor.

Atatürk ikinci kez ve daha gür ve sert bir şekilde

MERHABA ASKER'i tekrarlıyor. Asker de o an kendiliğinden ''SAGOL''  ile cevap veriyor.

Atatürk can dostu Nuri CONKER İLE iSTANBUL FLORYADA sohbet yaparken ''Nuri biliyor musun Merhaba Askeri bu orduya ben soktum '' diyerek yukardaki olayı anlatmıştır.

Alıntıdır...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 51 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #168 : Kasım 10, 2009, 00:09:41 »
TEK ADAM

4 Şubat 1919 tarihinde, Alemdar gazetesinin yazarlarından Refii Cevat (Ulunay), Mustafa Kemal Paşa ile Şişli’deki evinde bir görüşme yapar.

Refii Cevat, bu görüşmeyi şöyle aktarır:

Sorularımı bitirip veda etmek üzere ayağa kalktığımda dedi ki:

-"Biraz daha oturunuz lütfen."

Oturdum. Şöyle bir konuşma geçti aramızda:

-"Soracağınız sorular bitti mi?"

-"Bitti Paşam."

-"Bu vatan içine düştüğü bu felaketten nasıl kurtarılır, istiklaline nasıl kavuşturulur? diye bir soru sormanızı beklerdim."

- "Af buyurunuz Paşa hazretleri, bugün içinde bulunduğumuz bu şartlardan bu vatanın kurtulmasını en uzak ihtimalle dahi mümkün görmediğim için böyle bir soru sormadım."

- "Siz gene de böyle bir soru sormuş olunuz, ben de cevabımı vereyim, fakat yazmamak şartıyla."

- "Zatıalinizi dinliyorum Paşa hazretleri."

-"Bakınız Cevat Beyefendi, sizin imkânsız gördüğünüz kurtuluş yolları vardır. Bugün herhangi bir teşkilatçı Anadolu’ya geçer de milleti silahlı bir direnişe hazırlarsa bu yurt kurtarılabilir. Heyecanlanmıştım. Birinci Dünya Savaşı süresince gücümüzü öylesine tüketmiştik ki elimizde hiçbir şey kalmamıştı. Harplerden sağ kalanların ise ayakta duracak hâlleri yoktu."

-"Nasıl olur Paşa’m?" diye yerimden fırladım. Paşa sakindi:

-"Aklınızdan geçenleri tahmin ediyorum, dedi; doğrudur. Görünüş tamamen aleyhimizde. Ama düşmanlarımız olan bu büyük devletlerin bir de iç yüzleri var."

-"Nasıl Paşam?"

-"Anlatayım. Siz sanıyor musunuz ki savaşı kazanmakla müttefikler aralarındaki bütün sorunları çözmüşlerdir. Aralarındaki asıl rekabet şimdi başlayacaktır. Asırlarca birbirleriyle boğuşan Fransızlarla İngilizleri ortak düşman tehlikesi birleştirdi. Şimdi o eski rekabet, bıraktıkları yerden tekrar başlayacaktır. İtalya’nın da başı dertte. Onlar da her an bir iç karışıklık yaşayabilirler. Sonuçta, Anadolu’da başlayacak bir millî direnişle hiçbiri mücadele edecek durumda değildir. Böyle bir mücadelenin tam sırasıdır."

-"Paşam, millî direniş... Güzel, ama neyle? Hangi askerle, hangi silahla,hangi parayla? Malesef Paşa’m, kupkuru bir çölden farksız oldu bu güzel vatanımız."

-"Öyle görünür Refii Cevat Bey, öyle görünür. Ama çölden bir hayat çıkarmak lazımdır. Çöl sanılan bu âlemde saklı ve kuvvetli hayat vardır. O, Türk milletidir. Eksik olan şey teşkilattır. Bu teşkilat organize edilebilirse vatan da millet de kurtulur."

Mustafa Kemal’e veda ettim; matbaaya geldim. Ne kafam almıştı ne mantığım. Daha doğrusu anlattıkları bana deli saçması gibi gelmişti. Matbaada arkadaşlar anlat diyorlardı; neler söyledi?

Anlattım:

Şu sıralar Anadolu’ya geçilir, orada teşkilat kurulur, vatan bağımsızlığına kavuşur, millet de özgürlüğüne kavuşurmuş, anladınız mı arkadaşlar?

Bu deli değil, zırdeliymiş. O günlerde, o şartlar içinde İstiklal Mücadelesi’ne atılıp Türkiye’yi kurtarmaktan söz edenlere karşı herkes benim gibi düşünürdü. O günlerde böyle düşünen tek adam oydu; tek adam!

Kaynak: Atatürk’ün İstanbul’daki Hayatı, Sadi Borak, Kuleli Dergisi, 1996/1, Sayfa: 1-2

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • DEPREMDE ŞEHİT OLAN MESLEKTAŞLARIMA AÐLIYORUM...
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
  • 13 kere teşekkür etti
  • 15 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #169 : Kasım 10, 2009, 11:52:58 »
Bizi yönetenleri gördükçe (daha doğrusu seçtiklerimizi gördükçe) Atatürk'ün ufkunu ve büyüklüğünü her geçen gün daha iyi anlıyorum...
2013 TOYOTA COROLLA D4D ADVANCE MANUEL
İNCİ BEYAZI

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
  • 3 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #170 : Kasım 10, 2009, 13:55:08 »
ATATÜRK’TEN SON MEKTUP

Siz beni hala anlayamadınız
Ve anlamayacaksınız çağlarca da...
Hep tutturmuş “Yıl 1919 Mayıs’ın 19” u diyorsunuz
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz.
Mustafa Kemal’i anlamak bu değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil

Bırakın o altın yaprağı artık,
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler:
Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin;
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin?
Mustafa Kemal’i anlamak yerinde saymak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil,

Bana muştular getirin bir daha
Uygur uluslara eşit yeni buluşlardan,
Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı?
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı?
Mustafa Kemal anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Hala o acıklı ağıtlar dudaklarımızda,
Hala oturmuş on kasım’larda bana ağlıyorsunuz.
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın!
Uluslar fethine çıkıyor uzak dünyaların,
Mustafa Kemal’i anlamak göz boyamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız;
Lâboratuarlarda sabahlayın, kahvelerde değil,
Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar,
Ancak böylece aydınlanır o sonsuz karanlıklar.
Mustafa Kemal’i anlamak ağlamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü,
Görüyorum ki hala aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş,
Birbirinize düşmüşsünüz halka eğilmek dururken,
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen?
Mustafa Kemal’i anlamak itişmek değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla;
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla.
Bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister,
Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter yeter!
Mustafa Kemal’i anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Halim Yağcıoğlu
98 Corolla 1.6 GLI Special


Düşüncelerle karşılaşınca,zayıflar korkar,aptallar karşı gelir,akıllılar karar verir,ustalar da yönetir.
''Mme Jeanne Roland''

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • BÜYÜK İZMİR BULUŞMASI :)
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: B+
  • 1 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #171 : Kasım 10, 2009, 15:25:57 »
Çok değerli paylaşımlar için başta Dağhan Baştuğ ve tüm arkadaşlara  çok teşekkür  ediyorum
:alkis: :alkis: :alkis:
2002 corolla H/B 1,6 terra   iZMİR / Balçova

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Two Brother One Fate (Babo'Leee And Toyota)
    • Otomobil'den Detay
  • Kan Grubu: A+
  • 3 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #172 : Kasım 10, 2009, 16:07:50 »
Daha önce paylaşılmamış heralde
Gerçek Lider
Almanya Basını

Berlin, Alman Ajansı
Almanya, Atatürk'ün eserine ve mücadelesine hayrandır.Onda tarihi eseri özgürlüğü seven bütün milletler için bir sembol olarak kalacak kudretli bir kişilik görmektedir.


Alman Volkischer Beobachter Gazetesi
Atatürk Türkiye'yi tek düşman kalmaksızın bırakmıştır. Bu zamanımızın hiçbir devlet şefinin başaramadığıdır.


Alman Illustrierte Dergisi
Kendisinin tarihi büyüklüğü, eseri olan yeni Türkiye'ye bakılarak bu günden ölçülebilir. Çelik gibi azim ve gayreti, uzağı gören akıl ve hikmetle birleşmiş olan bu gerçek halk önderi ve devlet adamı; Anadolu dağlarının en uzak ve ıssız köşesindeki köylere bile başka bir ruh aşılamıştır.



Amerika Birleşik Devletleri Basını

Chicago Tribune Gazetesi
Dünya sahnesinden tarihin en dikkatli, çekici adamlarından biri geçti.



İran Basını

Tahran Gazetesi
Atatürk gibi insanlar bir nesil için doğmadıkları gibi belli bir devre için de doğmazlar. Onlar önderlikleriyle yüzyıllarca milletlerin tarihinde hüküm sürecek insanlardır.

Atatürk gibi dehalar sadece görünüşte ölürler. Oysa, gerçekleştirdikleri eserlerle daima hayattadırlar.


İran Gazetesi
Atatürk yalnız kahraman milletinin büyük bir Şef'i olmakla kalmamıştır. O, aynı zamanda insanlığın da en büyük evladı olmuştur.



Japonya Basını

Japan Times Gazetesi
Şaşırtıcı ve çekici bir kişi. Asker olarak büyük, fakat devlet adamı olarak daha büyük.



Mısır Basını

El-Mısri Gazetesi
Atatürk'ün yaptıkları insanoğlunun kolay kolay yapabileceği şeylerden değildir. O; büsbütün başka bir insandı.


Egyptian Gazetesi
Çağının, belki de tüm tarihin en olağanüstü kişilerinden biri.



Suriye Basını

Elifba Gazetesi
Vatanını muhakkak bir parçalanmaktan kurtararak devlet gemisini güvenilir bir limana götürdükten sonra milletinden bir taht istemedi. O, kelimesinin bütün anlamıyla bir insan, eşsiz bir dahi, kahraman bir asker ve siyaset adamı idi...


El Tekaddum Gazetesi
Atatürk'ün başardığı işler mucize ve harika kabilindedir. Birkaç yıl içinde memleketinde yaptığı inkilaplar, birkaç yüzyılda gerçekleştirilmeyecek işlerdir.



Yunanistan Basını

Elenikon Mellon Gazetesi
Atatürk, ölümünden önce herkes tarafından saygı gösterilen, değer verilen güçlü, dinç, ve çalışkan bir Türkiye yaratma ülküsünü tamamiyle başardı.


Messager D'Athenes Gazetesi
Çok, pek çok devrimciler görüldü. Fakat hiçbiri Atatürk'ün cesaret ettiği ve muvaffak olduğu şeyi yapmadı.

 
Bana saygı nutuğu atanlar.Önce kendi yaşınıza fiziki olarak değil,Beyin olarak gelin.....
http://fc04.deviantart.net/fs12/i/2006/301/c/5/Toyota_Trueno_AE86__by_AEvsFD.gif

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
  • 2 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #173 : Kasım 10, 2009, 22:18:35 »
MERHABA,

Merhaba demek ne demek? Hiç düşündünüz mü? yada bilen var mi içinizde? 'merhaba' ne anlama geliyor diye?.

Çok ilginç bir o kadar da hoş ve sıcak bir anlamı  varmış meğer...

'Merhaba' aslında Farsça kökenli olup  ''benden size zarar gelmez'' anlamına geliyormuş. Çok hoş değil mi?

Bunu öğrendikten sonra karşımdaki insana merhaba demek daha bir anlamlı oldu benim için, bu mesajı okuyan herkese benden;

'Merhaba'

NOT: Atatürk Türk Ordusuna Merhabayı sokan bir lider.

Bilindiği gibi Osmanlı ordusunda İçtimalarda Komutanlar Askeri ''Selamün aleyküm asker '' diye selamlar, askerde ''esselâmün aleyküm '' diye cevap verirdi. 

Atatürk üsteğmen. Selanik'te Alay komutanı rahatsızlanıyor istirahat verilip gönderiliyor. Alayda bir çok kıdemli subay olmasına rağmen Alay komutanı vekilliği geçici olarak Atatürk'e veriliyor. Atatürk ilk içtima sabahı atının üstünde alayın önüne geliyor ve birden aklına Selamün aleyküm yerine '' MERHABA ASKER '' demek geliyor. Asker  önce ne cevap vereceğini bilemiyor bir an alay efradında duraksama yaşanıyor.

Atatürk ikinci kez ve daha gür ve sert bir şekilde

MERHABA ASKER'i tekrarlıyor. Asker de o an kendiliğinden ''SAGOL''  ile cevap veriyor.

Atatürk can dostu Nuri CONKER İLE iSTANBUL FLORYADA sohbet yaparken ''Nuri biliyor musun Merhaba Askeri bu orduya ben soktum '' diyerek yukardaki olayı anlatmıştır.

Alıntıdır...

Baya büyük bir iş başarmış yahu hayret ettim. islamiyetin doğuşundan beridir müslümanlar arasında gelenek haline gelen Selamın Aleyküm " ALLAH'ın selamı üzerinize olsun" lafzını 1400 küsur sene sonra kaldırıp farsça kökenli bir kelimenin yerine koymak gerçekten büyük bir iştir. Aslına bakaçak olursanız gerçekten çok akıllı ve zeki bir liderdi. Zira ondan başkası bukadar inkilabı yapamazdı. Düşünsenize bir sabah kalkıyorsunuz ve ülkenizin yazma dili değişmiş. Bir gecede birsürü yazma bilmeyen insan türetmek. Yazı kültürünü kaldırıp yerine daha kolay olan latinceyi getirmek... Düşünüyorumda gerçekten ULU önder Atatürk diye boşuna söylemiyorlar. Dediğim gibi bütün bunları onun gibi bir liderden başkası başaramazdı...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Two Brother One Fate (Babo'Leee And Toyota)
    • Otomobil'den Detay
  • Kan Grubu: A+
  • 3 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #174 : Kasım 10, 2009, 22:51:41 »
vede bunları çok kısa bir süre öğretmek benimsetmek kim yapabilir bunu
Bana saygı nutuğu atanlar.Önce kendi yaşınıza fiziki olarak değil,Beyin olarak gelin.....
http://fc04.deviantart.net/fs12/i/2006/301/c/5/Toyota_Trueno_AE86__by_AEvsFD.gif

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 51 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #175 : Kasım 11, 2009, 02:40:32 »
Baya büyük bir iş başarmış yahu hayret ettim. islamiyetin doğuşundan beridir müslümanlar arasında gelenek haline gelen Selamın Aleyküm " ALLAH'ın selamı üzerinize olsun" lafzını 1400 küsur sene sonra kaldırıp farsça kökenli bir kelimenin yerine koymak gerçekten büyük bir iştir. Aslına bakaçak olursanız gerçekten çok akıllı ve zeki bir liderdi. Zira ondan başkası bukadar inkilabı yapamazdı. Düşünsenize bir sabah kalkıyorsunuz ve ülkenizin yazma dili değişmiş. Bir gecede birsürü yazma bilmeyen insan türetmek. Yazı kültürünü kaldırıp yerine daha kolay olan latinceyi getirmek... Düşünüyorumda gerçekten ULU önder Atatürk diye boşuna söylemiyorlar. Dediğim gibi bütün bunları onun gibi bir liderden başkası başaramazdı...
+1 Evet gerçekten büyük iş başardı! Dilin zorluğundan dolayı ülkede %3 kadar olan okuma düzeyi bu sayede kısa bir zamanda yükseklere çıktı! Kuran Türkçeye tercüme edildi ve insanlara bahşedilen dünyadaki en kutsal dini, başkası aracılığıyla öğrenmesini engelledi! Nasıl ki okuma-yazma bilmeyen birine burada şu yazıyor demek başka, yazanı kitap olarak tercüme etmek başka (Bir yanlış tercüme olsa kıyamet kopar da ondan!)...

Dilden çok şey gittiği bir gerçek ancak öz dilimize döndüğümüz de başka bir gerçek. Sadeleşti dilimiz. Hani şu meşhur İngilizcede 24 sözcükle anlatılabilen 'Yoksa siz Çekoslavakyalaştıramadıklarımızdan mısınız?' lafı gibi... Daha da güzel bir hal aldı Atatürk'ten sonra da! Eski Türk filmlerinde harika bir Türkçe konuşma dili kullanılır. Bakmayın, özel kanallarla sonradan bu kadar yabancı sözcük girdi dilimize! Türkçe de çok güzel bir şekilde Latin alfabesine uyarlandı. Yabancı bir dil öğrenmek bu şekilde daha kolaylaştı.

'Merhaba' olayına gelelim, askerin dini ve siyasal düşüncesi olmaz, olmamalı bilirsiniz. Bunu da gerçekten çok güzel bir şekilde yoluna koymuş görebiliyoruz... Yoksa bugün kimi namaz kılmak isterdi askerlerin, kimi kiliseye gitmek! İleri görüşlü olmak başka bir şey gerçekten...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2890 kere teşekkür etti
  • 3252 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #176 : Kasım 11, 2009, 08:15:45 »
  :) Değişik fikirlerin ve bakış açılarının olması güzel. Ancak bence birde gerçekler vardır.

 Bildiğim kadarı ile Selamün Aleyküm Müslümanlığın şartlarından birisi değil. :) Ayrıca yine bildiğim kadarı ile anlamı Selam Millet, Selam üzerinize olsun gibi anlamı vardır. Asıl kaynağı ise muhtemelen Yahudilerdeki Salom Alekum dür.
 Merhaba ise; Benden sana zarar gelmez, Rahat ol anlamlarındaki sözcüktür. Bu yüzden karşılığında as rütbeli askerler Sağol der.

 Din, kul ile inandığı arasındadır. Bunu reklam yapmaya çalışmak bir eksiklik, itikatte zayıflık belirtisidir. Kendine, iradesine güvenenin böyle şeylere ihtiyacı yoktur. İslamiyette de sadece kul ve elçi vardır. Elçi'nin görevi sadece ve sadece haber vermektir (bakınız: Kuran-ı Kerim). Bu yüzden kendi dünyasında fikirler üretip bunu din diye insanlara çeşitli şekillerde (ekonomi, politika, siyaset vs.) empoze etmenin, baskılamanın dinde yeri yoktur. En azından bizim dinimiz İslamiyette (pek tabiki başka dinlerden arkadaşlarımızda yanımızda, içimizde burada var olabilir). Büyük Önder Atatürk'de gelenekleri değil, İslamiyetin getirdiği gerçekleri vurgulamış ve bunların anlaşılıp sindirilmesini istemiştir. Gelenek ile kültürü, gelenek ile dini karıştırmamak gerekir. Din, akıl dinidir ve bunu da en güzel vurgulayanlardan birisi Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK olmuştur. Sadece biraz hür irade ile, temiz kalp ile ve gönül gözü ile bakmak, bunları görmemiz için yeterli olacaktır.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
  • 2 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #177 : Kasım 11, 2009, 15:33:06 »
Fikirlerinize saygı duyuyorum :) Fakat islamiyeti tartışmak, din şudur budur dinde şöyle olur böyle olmaz gibi birtakım aydın!!! kişilerin evrensel fikirlerini !!! beyan etmek olmaz. O açıdan lütfen köşemiz ATATÜRK köşesi olarak kalsın. Bunu sizden altını çizerek istirham ediyorum. Yani Dinimiz hakkında yorum getirmek bizim haddimize değil. Bu konuda dini alimler var.

@Dağhan :Askerin dini ve siyasi düşüncesi olur. Hemde bal gibi olur. Eğer olmazsa düşmandan kaçan bir amerika ordusu gibi bi ordunuz olur. Hemde amerika ordusu dünyanın en milliyetçi ordusu iken. Fakat eskisi gibi Orduya salt Türk ordusu değil, Peygamber Ocağı olarak bakarsanız, bir çanakkale destanı daha yazabilirsiniz. Zira en büyük katılım Çanakkale savaşında olmuştu ve katılanlar Türk ordusuna katılıyorum diye değil, peygamber ocağına gidiyorum diye gitmişlerdi. Bu arada ben özbe öz yedi kuşak Türk'üm. Selanikliyim :)

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
  • 2 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #178 : Kasım 11, 2009, 15:39:09 »
   Bildiğim kadarı ile Selamün Aleyküm Müslümanlığın şartlarından birisi değil. :)

Evet hakan abi şart değil fakat en baştaki mesajımda belirttiğim gibi müslümanlar arasında bir gelenektir. Aslına bakacak olursanız Hz. İbrahim'den bugüne süren bir kelime bütünüdür. Hz. İbrahim ve ondan sonra "Allah'ın selamı üzerinize olsun" cümlesi birebir arapça olarak söylenirdi. Şimdi tam bilemiyorum. Fakat bir süreden sonra Selamın Aleyküm şeklini almış, kelime kökeninin anlamı farklı dahi olsa "Allah'ın selamı üzerinize olsun" anlamını yitirmemiştir. :)

Saygılar...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
  • 2 kere teşekkür edildi
Ynt: Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #179 : Kasım 11, 2009, 16:00:04 »
Hadi birtane de benden :)
--------------------------------------------------------------------------------

1."ATA" LAFINI SEVMEZDİ Atatürk" hitabını ilk kez donemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir
konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak
almıştı.Kendisine "Ata" diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.

2.EN SEVDİĞİ YEMEK
Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı
boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya
düşkün değildi ama cani istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih
ederdi.

3.EN BÜYÜK HAYALİ DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI
Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki
çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.

4.BAŞUCU KİTABI "ÇALIKUŞU"YDU
Binlerce kitabi vardı. Ama bunların arasında bir tanesini hayatı
boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri
Güntekin'in ünlü "Çalıkuşu" romanını hep yanında taşır, her gün rast
gele bir yerinden acar, birkaç sayfa okurdu.

5.KABUL SALONUNDAKI AT YAVRUSU
Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adını verdiği köpeği,
Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o
dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş
bir tayla annesinin Cankaya Kosku kabul salonuna getirilmesini bile
emretmişti.

6.TAM BİR SALON ADAMI
En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu.Klasik
Bati müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.

7.GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI
Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de
özel olarak dikilirken sonra yerli mali kullanma kampanyasına öncülük
edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.

8.DOLABINDA LACİIVERTE YER YOKTU
Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım
giymeyi sevmezdi.

9.ÖLÇÜLERİ
Boyu 1.74 idi. Hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu
hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara
siyah rugan ayakkabı giyerdi.

10.RUMELİ ŞİVESİ
Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli
şivesiyle telaffuz ederdi.

11.HAZİN BİR HİKAYE
Hayatında bir donem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in
evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye
Hanim`in mezarının nerede olduğu bilinmiyor.

12.CUMHURBAŞKANLIĞINDAN SIKILIYORDU
Hayatinin çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı
olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok
sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını
düşünüyordu.

13.PAPA`NIN TEMSİLCİSİNE ELBİSEKıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle
sokağa çıkmaları yasaklanınca, Monsenyör Roncalli`ye kendi terzisi
Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.

14.KENDİSİ TIRAŞ OLMAZDI
Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz
odasındaki divanin üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini
sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.

15.DÜZEN TAKINTISI VARDI
Evinde, çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran
eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.

16.HOŞGÖRÜLÜ LİDER
Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tutunu içmeye çalışırken eli
yanmış, "Alin bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e küfretmişti.
Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu
mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi.

17.SİGARA PAZARLIĞI
Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde
kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk "sekiz" demişti. Doktor
bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek
cevap vermişti: "Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu
sizin izninizle yapacağım".  Burası çok hoşuma gitti :rofl:

18."BU NASIL HALKÇILIK?"
Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün
milletvekillerinden bilet parası almamasına sasırmış nedenini
sormuştu.Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey
sinirlenmiş, "Ne de güzel halkçılık ama" demişti.

19."LAİKLİK ADAM OLMAKTIR!"
İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya
geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini
kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: "Adam
olmak demektir hocam, adam olmak!"

20.KURBANLARI BAĞIŞLARDI
Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara
bakamaz böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.

21.YABANCI DİLE MERAKI
Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca'yı sonraki yıllarda
geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya
Fransızca sözcükler de eklerdi.

22.FASULYESİNE POKER
Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardı. Oyun
sonunda kazandıklarını iade ederdi.

23.KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI
Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç
özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.

24.KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİ
Fransız tarihçisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının
duyuyor olmasına sasırmış anılarında bunu esprili bir dille
anlatmıştı: "T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da
Cumhurbaşkanı yapmışlar".

25.BİR RİCASI BAŞ TACIDIR
Bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına
rastlamış, "Hafız Hanim benim hatırım için başındaki örtüyü acar
mısın?" diye sormuştu. Kadın bas örtüsünü açarak, Atatürk`ün önünde
eğildi ve ellerini öptü.

26.BİLARDO VE YÜZME
Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner, yüzmeye gider ve bilardo
oynardı.

27.EN BAŞARILI DERS
Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif
bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü.

28.YAGCILARA GECIT YOK
Yağcılara çok kızardı Bir aksam sofrasında kendisine gereksiz şekilde
iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.

29.SON YILBASI GECESI
1937`yi 1938`e bağlayan son yılbaşı gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik
Rüştü Aras ile bas basa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı
elbiseleri bakana hediye etmişti.

30.KÖŞKTEKİ GÜVERCİNLİK
Kuşları çok severdi. Çankaya Köşkü`nde özel bir bakıcının ilgilendiği
güvercinliği vardı.